ÖZET
İktisat biliminin kurucu babası Adam Smith’in, bir ahlak profesörü olması tesadüf değildir. Her şeyden önce 18. yüzyılın ikinci yarısında, İngiltere ve Avrupa ana karası baş döndürücü gelişmelerin şafağındayken, toplumsal yaşamın her yönü de bu değişimden etkilenmeye başlayacaktı. Üretim, dağıtım ve tüketim biçimlerinin sermaye eksenli büyümesi ve değişmesi, köyden kente, serften işçiye, tebaadan vatandaşa doğru değişen toplumsal dinamiklere de yön veriyordu. İşte bu değişim dalgası; insanların çıkarlarına uygun davranmaları ile ahlaki buyruklar arasında bir denge (en azından bir açıklama) kurma çabasını daha çetrefilli hâle getirdi. Bu çerçevede ekonomik insanın (homo economicus’un) tam anlamıyla ahlak dışı bir kavram olup olmadığı, çeşitli nedenlerden ötürü cevaplanması zor bir soruydu. Bu noktada çalışma, Smith’in yazılarına dayanılarak yapılan bir yöntembilimsel çerçeveyi izler. Metinsel inceleme merkezli bu çalışmada, ahlak ve iktisat arasındaki bağlar, Smith üzerinden gösterilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan söz konusu ilişki hattı, sömürgecilik olgusu üzerinden eleştirel bir değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Sonuç olarak çalışmada görüleceği üzere Smith için bir yandan toplumsal ve ekonomik koşullar, diğer yandan da sömürgecilik olgusu görünmez el aracılığıyla iyimserliğe bağlanmıştır.